Efenim merhaba. Her yazı da olduğu gibi yine eskilerden giriş yaparak konuyu açıyorum. TV ‘ yi kısıp bu satırlara konsantre olurken ” ağbi yazılarını her koşulda okuyoruz ” mesajlarını görünce bir tuhaf olmuyor değilim.
Zaman kaybetmeden konuya giriyorum.
Kırmızı etiket üzerine yıldızlı ve mavi üst bantı olan, tenekedir. O buzdolabının içinde sadece 1 tane olan çok kıymetli bir şeyd. Onu alabilmek için “oraya gidilir ama cep harclığı” bir türlü yetmezdi.
“BİXİ Cola ve Bakkal dayı”
Babalarının yatları katları olup “o colayı değil de buzdolabını köküyle alırdık diyen” “ehonomi” ciler var ise yazımı n’olur okumasın. Zira tadı tuzu olmayan zengin yaşamların değil, boğaza nefes borusuna leblebi tozu kaçan “gillerin” kuşağı olarak tek tek “o kolayı nasıl alırımı?” anlatmak inanın çok zor.
Buradan yola çıkacak olursak alım gücünden bahsediyoruz sevgili okuyucular. 80-90 yılların ve “biz tüp sırası” bekliyorduk diyen ağbi ve ablalarımızın çok iyi bildiği amma şuan ki küçülen alım gücünün ve sektörlerin girdiği sıkıntılı süreci atlayanlara birer not bırakalım istedim.
Ülkeler, bireyler daha ferah yaşamını güçlü tutabilmek için üretmek zorundadır. Sadece tüketmek, adından da korkulacağı gibi tüketerek yok olmaktır. Ama üretmek, üreterek var olmaktır. Üreten milletleri ele aldığımızda ekonomilerinde çok büyük bir sallantı göremeyiz. Alım güçlerinin yüksek, kredi miktarlarının daha kontrollü olduğunu bariz biliyoruz. Tüketen kitleler yok olma yolunda ilerlerken son bir hamle olarak krediye yüklenirler. Yüklenilen kredi geleceği köreltir ve bu döngü sonsuza kadar devam eder. Zincirin bu halkasını alışlanlık haline getiren milletler ise malesef “ekonomik krize” maruz kalabilirler.
Alım güçleri ürünlerin boyutlarına, kullanılan malzemelere, üretiminde kullanılan teknolojiye kadar bir çok fiyat olguları ile birlikte bir maliyete kavuşurlar. Akaibinde devlet vergileri ve diğer harcamalar da buna eklendiğinde parekende satış fiyatına sahip olabiliriz. Buraya kadar sorun yok.
Sorun aynı paraya aldığınız bir ürünü %50 oranında küçültüp yine aynı fiyata size verilebiliyor olması 🙂 Şuan yaşadığımız süreçlerin mini boyutuna el atıyorum.
Önce kotalarımız azaldı, derken yediğimiz içtiğimiz gıdaların gramları, colanın şişeleri, köy yumurtasının boyutları.. Peynirler kişi başına en ufak boyda satılır oldu. Küçülerek yok olma noktasına geldi. Ama fiyatları için aynı şeyler söz konusu değil. 3 ay önce aldığınız aynı içecek yarım LT daha küçülmüş olarak sofranıza geliyor ve parası daha da fazla olarak cebinizden çıkıyor. Kimse şov yapmasın. Yargılarak değil, tabi ki kenetlenerek çözeceğiz.
Süreçlerin farkında olmayan kitleler ile bunu yapmak mümkün değil. Sorarsanız böyle bir şey yok. Zira göremiyor ve duyamıyor olabilir. Bunun da farkında olmalıyız.
Krizin boyutu kanal dinlemez sevgili okuyucular. Bugün eticaret kanallarına baktığımızda, Türkiye ve Avrupa kullanım değerlerini karşılaştırdığımızda %40 fark ortaya çıkıyor. Bizlerden %40 daha önde giden bir sistem düşünün ve bunu yakalamak için hangi B ve C planlarını devreye sokabiliyoruz?
Vatandaş olarak önce bilinçlenerek yola çıkmalıyız. Barda tanışan zengin oğlan ile fakir kızların konu olduğu diziler ile 7/24 çekirdek çitlemek çözüme kavuşturmaz. Ama aynı oranlarda kitap okursanız, cehalete sopa çeker, ekonomik krizleri bile sollayan cehalet krizlerine harakiri yaptırabilirsiniz.
Benim amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek arkadaşlar. Projelere katılarak daha da ne yapabiliriz bunun derdindeyim. Bixi kolaya ulaşmak için çocukluğumuzda bu terbiye ile yetiştik. Ayfonları tepikleyerek tüketime hizmet ederiz, ama bir gün bixi kolayı biz üretir de tüm dünyaya pazarlarsak işte o zaman başarabileceğiz. Toplum olarak teknolojiyi ve Arge’yi takip ederek bu harekete sizlerde ortak olabilirsiniz..
Ülkenize gelir getirici eylemleri de köstek olmak çözüme götürmez. Bugün Türkiye’de paypal olmadığı için Başta Rusya olmak üzere alamadığımız binlerce işlem ve bir o kadar booking’ten dolayı neredeyse çökme noktasına gelen bir turizm cennetimiz varken, geleceğe nasıl hesap vereceğiz?
Ayfon demişken… Arkadaşlar, Dünya’da ilk titreşimi bulan marka Aselsandır. Yerli ve %100 Türk malıdır. Aselsan1919 neden yok oldu? Tekiplediğiniz telefonlar yerine kafaları duvarlara vurma zamanıdır …
” Telefon meşgul ya da kapalı olduğunda, kendisine gelen çağrılar kullanıcının önceden belirlediği başka telefonlara yönlendirilebilirdi.” Aselsan 1919. Sene 1997…
Bu hikayeler anlat anlat bitmez ama bugünden itibaren daha az instoş ve TV ile üretime katkı için okuyalım, araştıralım…
Sevgiyle Kalın.
Not : Aselsanın detayı için tıklayın.
ve Bixi Cola 🙂